Altay topluluklarının uygarlık yapısı ve kültürel değerlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla iki yılda bir geleneksel olarak yapılan "Uluslararası Altay Toplulukları Sempozyumu"nun 6.'sı İstanbul'da başladı.İstanbul Aydın Üniversitesinde düzenlenen "Mesken, Aile ve Aile Değerleri" başlıklı konferansa, başta Türkiye olmak üzere Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Güney Kore Cumhuriyeti, Japonya, Rusya Federasyonu, İran, Ukrayna, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Finlandiya'dan 200 civarında bilim insanı bildirileriyle katılıyor.İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mehteran Bölüğünün gösterisi ile başlayan sempozyumun açılış konuşmasını yapan Altay Toplulukları Sempozyum Komitesi Eş Başkanı Prof.
Dr. İlhan Şahin, 2 yılda bir tematik konular altında farklı ülkelerde toplanan Altay Toplulukları Sempozyumunun bu yılki konusunun "mesken, aile ve aile değerleri" olduğunu belirtti.Sempozyuma ilginin giderek arttığını ifade eden Şahin, dünyanın dört bir tarafından gelen katılımcılara teşekkür etti.Şahin, sempozyumu 44 oturum ve her oturumda 4 bildirinin sunulması şeklinde planladıklarını belirterek, oturumlarda disiplinler arası karşılıklı bilgi paylaşımının, Altay halk ve topluluklarının kültür ve uygarlık değerlerinin mukayeseli olarak ele alınacağını kaydetti.İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr.Yadigar İzmirli ise 3 gün sürecek sempozyumun katılımcılarına teşekkürlerini sundu.Bugüne kadar yapılan Altay Toplulukları Sempozyumlarında tarih, edebiyat, kültür ve sosyal meseleler üzerinde durulduğunu ve ortak değerlerin paylaşıldığını anlatan İzmirli, şöyle konuştu: "Bugün vaktiyle ataları aynı Altay beşiğinde sallanmış, aynı dille dillenmiş, aynı kültürle zenginleşmiş olan, aynı yaylalarda yaylamış, bengü taşlarını kaplumbağa kaideler üzerine dikmiş, aynı cennet atalarının kımızı ile beslenmiş, sürülerini aynı otlaklarda yaymış, Balkaş'ın, Baykal'ın, Amur'un, Selenga'nın, Yenisey'in, Angora'nın, Obi'nin, İrtiş'in kıyılarında atlarını sulamış ailelerin soyundan gelmiş olan bizler, bugün İstanbul'da tekrar bir araya geldik.
Kazak kardeşlerimizin bir söz, 'Damat yüzyıllık, evlilikle doğan yakınlık bin yıl' diyorlar.Vaktiyle kız alıp vermiş, kanı ve kültürü birbirine karışmış olan insanlık ailelerinin torunları olarak, AŞ pazarlarında pişirdikleri etlerini birbiriyle paylaşan Altaylar gibi bilim dağarcığımızdakileri paylaşmak üzere üniversitemize geldiniz.
Tüm bu ortak değerlerin Altay halkları arasındaki kardeşliğin ve birlikteliğin temel taşları olacağı inancındayız.Bu doğrultuda üniversitemizde toplanan Uluslararası Altay Toplulukları Sempozyumunda mesken, aile ve değerler üzerine bilimsel görüşler ortaya konacaktır.""Türklerin ilk atası Olcay Han'dır."Prof.
Dr.Ahmet Bican Ercilasun ise "Türklerde Ev ve Mesken ile İlgili Kavramlar" başlıklı sunumu ile sempozyumun açılış oturumunu gerçekleştirdi.Ercilasun, Türklerin efsaneleri, destanları, en eski Türklerin ev ve meskenleri hakkında bilgi verdi.Türklerle ilgili en eski efsanelerin 1300'lü yıllarda Mısır'da yaşamış olan bir Türk tarihçisi Ebubekir bin Abdullah bin Haybek ed-Devadari'nin Arapça yazdığı "Taçların İncisi ve incilerin Hazinesi" isimli 2 tarih kitabından aktarıldığını ifade eden Ercilasun, Türklerin yaratılış efsanesinden bahsettiği için bu eserlerin önem taşıdığına dikkati çekti.Ed-Devadari'nin bu efsaneleri bugün kayıp olan "Uluhan Babanın Kitabı" isimli esere dayanarak aktardığını söyleyen Ercilasun, "Bu kitap Moğolların ve Kıpçakların Türklerle akraba olduğunu söyler.
Bu kitap ilk önce Türkçe'den Farsça'ya sonra da Arapça'ya çevrilmiştir.Bu kitabın şeceresi Sasani hükümdarı Nuşirevan'a kadar gidiyor."' ifadelerini kullandı.Prof.Dr.Ercilasun bu kitapta yer alan efsanelerde şehir için "medine", köy için "kura", kasaba için "ziya" kelimeleri kullanıldığını belirtti.Reşideddin'in Oğuznamesi'nde de ilk Türklerle ilgili birçok bilginin yer aldığını vurgulayan Ercilasun, şunları kaydetti: "Türklerin ilk atası Olcay Han'dır.
Göçebe olarak yaşıyordu.Yaylak ve kışlağı Türkistan'dadır.Burada iki şehir vardı.Bu şehirlerde 40 kapı vardı.Orada da evlerle, çadırlarla, şehirlerle ilgili kayıtlar var.Oğuz Kağan zamanında Yenikent yapılmıştır.
Bütün bu efsanelerde, destanlarda ve tarihi kayıtlarda yer alan kayıtlara bakarak ben bu sonuca varıyorum.Bozkırda yaşayan eski Türkler konar göçer olarak genellikle çadır evlerde yaşıyor olmakla birlikte, başlangıçtan beri ev ve şehir hayatına da yabancı olmamıştır.
Hatta çeşitli malzemeler kullanarak evler ve şehirler yapmışlar, tarımla uğraşmışlardır."Konuşmaların ardından sempozyumun açılış kurdelesi kesilerek, 2015 Yılı Altay Toplulukları Sempozyumu Bildiri Kitabı ve Şükran Belgesi'nin sunumu gerçekleştirildi.Bugün başlayan ve 26 Temmuz Çarşamba günü sona erecek sempozyuma, Korea University of International Studies, Türk Tarih Kurumu, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Türk Dünyası Belediyeler Birliği ve İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar odaları Birliği destek veriyor.