Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından düzenlenen "Kadın ve Mekan" temalı 8'inci Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi, "Kamusal Mekan Ötesi: Varoluşsal Gerilimler" başlıklı oturumla devam ediyor.
İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü'nde düzenlenen kongrenin ikinci oturumunda, araştırmacı-yazar Vildan Yurduseven Evci, "28 Şubat döneminde Türkiye'de kamuda mekansızlaşan ve göç eden kadınlar" konulu bir sunum yaptı.
Toplumsal cinsiyete bağlı rol ayrımları ve toplumun dayatmaları neticesinde kadınların savaş, göç, felaket, darbe ve siyasi istikrarsızlık gibi kritik dönemlerde daha dezavantajlı konumda olduğunu belirten Evci, 28 Şubat döneminde başörtülü kadınların, kamu mekanlarında okuması, çalışması ve bazı kurumlarda hizmet almasının kısıtlanması sonucunda mekansızlaştığını söyledi.
İmkanı olan kadınların da göç ettiğini dile getiren Evci, şöyle konuştu:
"Dini inançları nedeniyle ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalan kadınlar mekansızlaştırıldılar.Başörtüsü yasağı yaşayan kadınlarla yapılan görüşmelerde onların eğitim ya da çalışma hayatından mahrum edilmekle kalmadığı, yaşadıkları süreçle birlikte kendilerine olan öz saygı, özgüven, sevgi ve değer duygularında da tahribat yaşadıkları düşünülmektedir.
Araştırmalar neticesinde 28 Şubat sürecinde kamuda mekansızlaşan kadınların istemeseler de özel mekanda yaşadıkları, sosyal ve ekonomik alandan dışlanmakla birlikte daha az eğitimli, daha fazla şiddete ve baskıya maruz kaldıkları görülmektedir.
Başörtü yasağının uygulanmasıyla kadının cinsiyet eşitliğindeki rolünün aksine eş ve anne olarak özel alanda kalması pekişmiş ve durum mekansızlaşan kadınların sadece erkeklerden değil, aynı zamanda hemcinslerinden de geride kalmasına yol açmıştır."
İran kültüründe kadın
Akademisyen yazar Meryem Tekin Şişikoğlu da İran kültüründe kadınların genel ve özel mekan yorumu, bu mekanların değişimi ve pratikler hakkında sunum yaptı.
Devrimden sonra İran'da, Hazreti Fatıma ve Hazreti Zeynep'in tezahürüyle İranlı kadın figürünün genel mekanlarda ortaya çıkarıldığını aktaran Şişikoğlu, şöyle devam etti:
" Ayetullah Humeyni, kadının toplumsal hayattaki rolünü her zaman vurgulamış.Ancak bu dönemde temel haklar hususunda çeşitli zorluklarla karşılaşan kadınlar hicap kuralını kabul ederek İran'da tüm sosyal ve siyasi faaliyetlerini sürdürebilmişler.
Devrim sonrası İran'da önceki dönemden farklı olan şey hicabın zorunlu hale getirilmesiydi ve genel mekanlarda faaliyet göstermesine kadınların olanak sağlamasıydı.Yine bu dönemde kadın yazar ve aktivistlerin tartışmalarındaki en büyük pay hicap kanununa karşı oluyor. İranlı kadınlar sadece dışarıda değil evin içinde yani ailede de sürekli kontrol altındalar."
Kadınların kılık kıyafetle ilgili yaşadıkları sıkıntılarla çevresel faktörlerin etkili olduğunu aktaran Şişikoğu, Tahran'ın zengin mahallelerinde yaşayan kadınların rahatça giyinebilirken, güneyde yaşayan yoksul kadınların giyimleri konusunda çok daha dikkat etmek zorunda kaldığını belirtti.
"Türkiye'de cami pratiğinde kadın sayısı az"
Yazar Melek Kutlu Divleli, zoraki kamusallık, modern zamanlarda cami ve kadın meselesi hakkındaki sunumunda, Hazreti Muhammed döneminde kadınlarla erkeklerin camide karma şekilde değil ayrı ayrı yerlerde oturduklarını, kadınların caminin arka kısmında özel bir alanı olduğunu anlattı.
Mescid-i Nebevi'de kadınların kendi özel alanlarında hutbe, vaaz ve sohbetleri rahatlıkla dinleyip eğitim-öğretim etkinliklerine katılabildiklerini dile getiren Divleli, kadınlara özel bir bölüm ayırmanın yanında onların camide rahat edebilmeleri için de bazı tedbirler alındığını kaydetti.
Divleli, Malezya, Suudi Arabistan, Filistin, Türkmenistan ve Asya ülkeleri ile Tunus ve Cezayir gibi Afrika ülkelerinde kadınların camiyi çok aktif kullandıklarını, cuma ve bayram namazına gittiklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Amerika ve Avrupa gibi Müslüman ülke olmayıp, Müslümanların camide ibadet edebilme imkanı buldukları yerlerde ise yine cami pratiğinin çok kuvvetli bir şekilde devam ettiğini ve caminin adeta yaygın bir yaşam parçasına dönüştüğünü görüyoruz. İslam'da kadınları camiden uzak tutan hiçbir hükmün, tutumun olmadığını, bu konunun İslamla alakalı olmadığını belirtmeliyiz.
Türkiye'de ise cami pratiklerine baktığımızda camiye devam eden kadın sayısının çok düşük olduğunu görüyoruz."
Bunun en büyük nedeninin geleneksellik olduğunu vurgulayan Divleli, "Türkiye'de camiler, Müslümanlar için bir ihtiyaçtır.Kadınlardaki cami problemi Türkiye'de kentleşme sorunuyla birlikte camilerin gelişememesidir.Eskiden de camilerin kadınlarla ilgili kullanımları yetersizdir.
Bunlar daha çok evde vakit geçirdikleri için bugüne kadar gelen, tekrar olan cami şemasında kadınların yeri hep eksik ve zayıf olmuştur.Türkiye'de 2000'li yıllardan itibaren yapılan birçok camide kadınların taleplerine karşılık verilmiştir." şeklinde konuştu.
Kongre, farklı başlıklarda düzenlenen oturumlarla devam ediyor.