Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği (İMRA) Başkanı Doç. Dr. Emine Sare Aydın, "Göçü iyi yönetirseniz bir zenginlik. Refah, kültür ve ekonomik açıdan yaşadığınız toplumsal ve toplumun büyümesi açısından." dedi.
Uluslararası Göç ve Mülteciler Derneği (IMRA) tarafından gerçekleştirilen "İstanbul Göçmen Girişimci Araştırması" Fatih Belediyesi Topkapı Kütüphanesi'nde düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
Araştırmada, İstanbul'da faaliyet gösteren göçmen girişimcilerin kişisel profilleri, çalışma motivasyonları, sahip oldukları işlerin niteliği, işletmelerde katkıda bulundukları istihdam kapasitesi, kamu kurumlarıyla ilişkileri, gündelik hayatta karşılaştıkları sorunlar, Türk toplumunun sosyo-kültürel değerlerine bakışları, toplumsal ve sivil yaşama katılımları gibi konular incelendi.
İstanbul'un altı farklı ilçesinde, 47'si kadın, 299'u erkek olmak üzere toplam 346 işletme üzerinde yüz yüze mülakata dayalı anket üzerinden gerçekleşen araştırmada, ülke genelinde başta Suriyeliler olmak üzere, göçmenlerin devlete yük olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat olduğu ve araştırmada yer alan bulguların bu kanaatin yanlış olduğunu ortaya koyduğu belirtildi.
Bulgulara göre göçmen girişimcilerin ülkelerinden Türkiye'ye sermaye, girişim kültürü ve belli bir deneyim taşıdıkları dile getirilirken, girişimcilerin Türkiye'de istihdam imkanı sağladığı ve ekonomik değer ürettiği vurgulandı. Ayrıca 2019 yılı itibarıyla Türkiye'de 5.9 milyon uluslararası göçmenin yaşadığının tahmin edildiği kaydedildi.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Suriyeli sığınmacıların en çok bulunduğu İl İstanbul olurken, Türkiye'de kamplarda devlet koruması altında bulunan sığınmacı sayısının Ağustos 2020 verilerine göre 61 bin 789 kişi olduğu, bunun toplam sığınmacı sayısının yüzde 1.71'ine denk geldiği ve geride kalanların kendi yaşamlarını kendilerinin sürdürdüğü bildirildi.
İMRA Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın, İMRA'nın Türkiye ve dünyadaki göç dinamiklerini tespit etmek, kamuoyunun huzurunu bozmadan, yabancı ile yerlinin bir araya gelerek uyum içerisinde yaşayabilecekleri politikaların üretilmesini hedefleyen bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirterek, derneğin 2019 yılının Şubat ayında kurulduğunu söyledi.
Türkiye'nin bir göç güzergahı olduğunu dile getiren Aydın, "Bu bir insanlık serüveni.Ekranlardan izliyoruz ama bunlar yaşanıyor.Türkiye bu göç güzergahın içerisinde yer alan bir ülke.Bizim ülkemize sadece Suriyelilerin değil, Pakistan, Afganistan, çok ciddi bir işçi göçü var Orta Asya'dan, Türkmenistan, Ermenistan gibi ülkelerden göç olduğunu söyleyebiliriz. İMRA sadece Suriyelilere yönelik bir dernek değildir, Türkiye'nin göç güzergahında olması dolayısıyla çalışan bir sivil toplum örgütüdür." ifadelerini kullandı.
"Suriyeli Sığınmacılar için geleceğe ilk adım projesi" kapsamında çalışmalarına Türkçe dil eğitimleriyle başladıklarını kaydeden Aydın, Eylül 2019-Eylül 2020 arasında 258 kadın ve 28 erkek olmak üzere 286 kursiyere Türkçe eğitim verdiklerini belirtti.
" "Göçü iyi yönetirseniz bir zenginlik"
Türkiye'nin bir 'göçmen' ülkesi olduğuna değinen Aydın, "Göçü iyi yönetirseniz bir zenginlik. Refah, kültür ve ekonomik açıdan, yaşadığınız toplumsal ve toplumun büyümesi açısından. İyi yönetemezsek, ayrışırsak, ırkçılıkla yaklaşırsak o zaman da bir güvenlik ve tehdite dönüştüğünü söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.
Bugün Avrupa'nın içerisinde kaldığı en önemli ikilemin göçü 'İyi tarafından mı yoksa kötü tarafından mı?' ele alacaklarını bilmemeleri olduğunu dile getiren Aydın, şunları kaydetti:
"Avrupa'da ırkçılık, nefret suçu ve kendinden olmayana, - islamafobi gibi - herkesi aynı potaya koyarak toplumun dışında görmeleri de bugün yaşanan Avrupa'daki anti İslam, anti yabancı, anti terörist kavramlarını da bize anlatıyor.
Dünya da aslında göç dünyası. 1960'ta 76 milyon göçmen varken, 1980'de bu sayı 100 milyona, 1990'da 154 milyona, 2015 yılında 244 milyona çıkıyor. 2018 rakamına göre 276 milyon insan dünya üzerinde göçmen.
Göçün bir çok nedeni var.Bugün Orta Doğu'da, Akdeniz'de savaş hali var.Bu savaş halinden geriye kalabilecek bir göç var.Bunu hissedebiliyorsunuz, görebiliyorsunuz.Bu rakamlar bize göçün hep hayatımızda olacağını söylüyor."
"2011 yılında ülkemize gelen göçmenlerin 2 yıl sonra iş kurdukları ve o işi devam ettirdiklerini görüyoruz"
Yaptıkları araştırmada girişimci göçmenleri incelediklerini dile getiren Aydın, şöyle devam etti:
"Tüm Türkiye'yi de hedeflemedik.Sadece İstanbul'u ele aldık.Göçmen ve mülteci nüfusunda 3'te 1'i İstanbul'da, 3'te 2'si Türkiye'de.Göçmen, sığınmacı, mülteci...Göçmen kavramı hepsini kapsıyor. 47 kadın ve 299'u erkek girişimciye ulaştık.
Yaş ortalamaları 23 ila 40 arasında.Genç ve orta yaşın daha cesur ve daha girişimci olduğunu, dile daha yatkın olduğunu gördük.Kendi iş yerlerinde yüz yüze mülakat yaptık.
Bu girişimcilerin lise ve üniversite düzeyinde olduğunu gördük.Katılımcıların yüzde 42.3'ü üniversite ve üstü, yüzde 23'ü de lise eğitimi görmüş.Bizim ülkemizde alt eğitim grubu kaldı dediler ya, öyle değil. 47 kadın 23 ile 40 arasında.
Genç ve orta yaşın daha girişimci olduğunu gördük yaptığımız mülakatlarda.Bire bir kendi iş yerlerinde ulaştık.Kendi yerlerinde mülakat yaptık.Bu girişimcilerin eğitim düzeyi arttıkça girişimciliğin arttığını gördük.
Yüzde 13.3'ü iyi derecede, yüzde 60'ı da orta derecede Türkçe biliyor.Dili iyi bilmek idari ve yasal konuları da daha iyi halletmelerine sebep veriyor. İşletme profillerine geldiğimizde daha çok hizmet sektörüyle uğraşıyorlar.
Yüzde 52 düzeyinde hizmet sektöründe faaliyet gösterdiklerini görüyoruz. 3'te 1'lik bir göçmen kitlesi ise ticaret ve pazarlama alanında yer alıyor. Üretim ve imalat ile ilgilenen göçmen nüfusu yüzde 14 civarında.
Daha çok hizmet sektörü, daha az imalat ve sanayi dediğimiz yüksek üretim isteyen alanlar.En fazla karşımıza çıkan hizmet sektörü ise market, bakkal, restoran, pastane, hazır giyim, kuaför ve güzellik salonu gibi topluma bire bir dokunabilecek alanlar.
Daha düşük teknoloji, daha çok insan gücüne dayalı.Göçmenlere ait işletmelerin büyük kısmı 6 yıldan daha az süreye sahip. 2011 yılında ülkemize gelen göçmenlerin hemen 2 yıl sonra iş kurdukları ve o işi devam ettirdiklerini görüyoruz.
Tüm bunların içerisinde, 346 işletmenin toplam istihdamı 1529 kişi.Bunlar legal olanlar.Kayıt dışı istihdamı göze aldığımızda 3000 kişilik bir istihdamın olduğunu söyleyebiliriz."
"Ülkemize göçerken büyük kısmı parasını yanında getiriyor"
İstihdam sağlayan şirketlerin büyük bir kısmının sermayesini gelirken getirdiğini vurgulayan Aydın, "Ülkemize göçerken büyük kısmı parasını yanında getiriyor.Aile sermayesiyle iş kuruyor.Devlet desteğinin çok az olduğunu görüyoruz.
Devlet desteğiyle iş kuranların oranı yüzde 10 ila 17 arasında. İşi kurarlarken en önemli bariyerlerden bir tanesi yerli halkın ön yargısı.Hepimiz Suriyeliler vergi vermiyor diye duyuyoruz.Suriyeli girişimciler bizden daha fazla teşvik alıyor diye.
Böyle bir şey yok.Bu bir ön yargı.Bugün göçmenlere ait işletmelerde, 346 işletmenin yüzde 29'u kadın ve yüzde 71'i de erkek olmak üzere.Kadınların da istihdam edildiği işletme ve istihdam alanını görüyoruz." diye konuştu.
"7 yılda 3.5 milyar dolarlık yatırım"
Almanya'da yaşayan gurbetçilerin Alman ekonomisine 50 milyar avro katkıda bulunduğunu söyleyen Aydın, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Yaklaşık 50-60 yılda geldikleri serüven. Ülkemizde yaşayan Suriye ortaklı şirketlerin toplam şirket sermayesi 179 milyon.Yatırım miktarı ise 3.5 milyar dolardır.Düşünebiliyor musunuz? 7 yılda 3.5 milyar dolarlık yatırım miktarına sahip bir nüfustan bahsediyoruz. 100 bin istihdam. 6 binin üzerinde şirket kuruluşu.
Göçün neresinden bakarsanız, göçü nasıl yönetirseniz göç size o şekilde karşılık verir.Ekonomide faydaya, sosyal hayatta faydaya, kültürde faydaya...Savaştan kaçarak gelen Suriyelilerin kurdukları işletmelerin her biri bir fayda.
Suriyeli işletmelerin yurt dışı ihracatları yüzde 10 civarında.Ekonomik uyumun son derece kıymetli olduğunu düşünüyoruz."
Öte yandan araştırmada Prof. Dr. Ömer Çaha, Prof. Dr. Ayşegül Komsuoğlu Çıtıpıtıoğlu, Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Dr. Ahmet Oğuz Demir ve Oğuzhan Altınkoz da yer aldı.