RAHEM FARZEM- Taliban 12 Mayıs'ta Afganistan'ın İran sınırındaki Farah velayetine geniş çaplı bir saldırı düzenledi.Bir süreliğine şehir merkezi dahil pek çok stratejik noktayı kontrolü altına almayı başaran Taliban'ın saldırısı, Afgan güvenlik güçleri ile NATO hava kuvvetlerinin ortaklaşa düzenledikleri operasyonla püskürtülebildi.
Yaşanan çatışmada 30'a yakın Afgan güvenlik görevlisi hayatını kaybederken yaklaşık 300 Taliban militanının öldürüldüğü öne sürüldü.Olayın ardından bölgede incelemelerde bulunan üst düzey Afgan yetkililer ve yerel yöneticiler, son dönemde ülkenin batısında artan istikrarsızlıktan İran'ı sorumlu tutan açıklamalarda bulundular. Çatışmaları yakından takip eden Farah emniyet müdürü Fazl Ahmed Şirzad, çatışmada ölü veya yaralı ele geçirilen militanlardan çok sayıda İran yapımı silah ve mühimmat ele geçirildiğine dikkat çekerek Taliban'ın Farah saldırısında İran'ın parmağı olduğunu ileri sürdü.
Afgan ve Amerikan yetkililerin yanı sıra uluslararası basın tarafından da sıkça gündeme getirilen Tahran-Taliban işbirliği iddiaları, İran'ın Afganistan'da ABD'yi zora sokma, Afgan hükümeti tarafından bölgede başlatılan baraj projelerini sabote etme ve son dönemde Afganistan'ın batısında artan DAEŞ tehdidine karşı Taliban'ı bir taşeron olarak kullanma hedeflerine atıfla temellendiriliyor.
- Bölgedeki su kaynaklarının paylaşımıyla ilgili anlaşmazlık
Altyapı yetersizliği nedeniyle sahip olduğu suyun sadece yüzde 30'unu kullanabilen Afganistan'da, özellikle 2014'te Eşref Gani'nin cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte yoğun bir baraj inşası sürecine girilmişti.Bu çerçevede Afganistan'ın İran sınırındaki Herat, Helmend, Nirmruz ve Farah vilayetleri sınırları içinde kalan bölgede, 20'ye yakın baraj yapılması planlanmıştı.
Dünyadaki en kurak ülkelerden biri olan İran'ın doğu bölgesindeki birçok yerleşim, su ihtiyacını büyük ölçüde Afganistan'dan topraklarına akan nehirlerden karşılıyor.Hal böyle olunca, Kabil yönetiminin bölgede başlattığı baraj projeleri Tahran'ı rahatsız ediyor. İranlı yetkililer çeşitli platformlarda yaptıkları açıklamalarda, bu rahatsızlığı açıkça dile getirmişlerdi. "Uluslararası Hava Kirliliğiyle Mücadele" toplantısında konuşan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ülkesinde yaşanan çevre kirliliğinin büyük ölçüde, Türkiye ve Afganistan'daki baraj projelerinden kaynaklandığını belirterek "Çevre tehditlerine karşı kayıtsız kalamayız.
Afganistan'da Keceki, Kemalhan, Selma ve diğer birçok barajın inşası, bizim Sistan-Belucistan vilayetimizi tehdit etmektedir" demişti.Farah saldırısından sadece 8 gün önce, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, iki ülke arasında 1972'de imzalanan su paylaşımına ilişkin Helmend Anlaşması gereği İran'ın hakkı olan suyun alamadığı ve bu konuda yürütülen müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığına dikkat çekerek, Kabil yönetimini misillemede bulunmakla tehdit etmişti.
Tahran yönetimi Afganistan'daki baraj inşaatı faaliyetlerinin İran'ın su güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye atacağını düşünüyor. Örneğin İran sınırına 100 kilometre yakınlıkta yapımı devam eden Kemalhan barajının tamamlanması durumunda, sadece Helmend nehrinden İran topraklarına boşalan su miktarının en az yarı yarıya azalacağı öngörülüyor. İran'ın ikinci büyük şehri Meşhed nüfusu dahil yaklaşık 4 milyon İranlının su ihtiyacını söz konusu nehirden İran topraklarına boşalan sudan karşılandığı düşünüldüğünde, zaten yıllardır kuraklıkla mücadele eden bölgede daha ciddi bir su krizinin baş göstermesi bekleniyor. 1998-2001 yılları arasında bölgede meydana gelen şiddetli kuraklık döneminde Taliban Helmand nehrini kapatmış ve bu durum İran'ın Sistan-Beluçistan bölgesini ciddi biçimde etkilemişti.
Bölgedeki tarımsal faaliyetler neredeyse yok olmanın eşiğine gelirken yüzbinlerce insan bölgeden göç etmek zorunda kalmıştı. İran konuyu BM'ye taşımış, aynı zamanda sınır bölgesinde acilen barajlar inşa ederek önlemler almaya çalışmıştı.
$(window).load(function () { var s = document.createElement("script"), el = document.getElementsByTagName("script")[0]; s.async = 1; s.src = "//cdn2.admatic.com.tr/showad/showad.js"; el.parentNode.insertBefore(s, el); }); - Bölgenin Tahran açısından stratejik önemi
İran'la yaklaşık 300 kilometre sınırı bulunan Farah, gerek Türkmenistan'ın gazını Afganistan üzerinden Pakistan'a taşıyan milyar dolarlık projenin güzergahı üzerinde bulunması gerekse ABD'nin İran'a en yakın askeri üssüne ev sahipliği yapması sebebiyle Tahran açısından stratejik bir öneme sahip.
Aynı zamanda Afganistan'dan yurtdışına çıkan uyuşturucunun kapısı konumunda bulunan şehir, son dönemde sık sık Taliban'ın saldırılarına maruz kalıyor.Farah ve yakın çevresinde yaklaşık 4 bin Taliban militanının konuşlandığı tahmin ediliyor.
Fakat İran'ın güney sınırındaki Taliban varlığı, 1998-2001 yılları arasındaki dönemden farklı olarak Tahran'ı rahatsız etmiyor.Son dönemde Devrim Muhafızları'na bağlı medya organlarında yer alan, Taliban'ın Afganistan'ın batısında, İran'ın doğusunda artan nüfuzunun İran'a yönelik hiçbir güvenlik tehdidi oluşturmadığı, hatta DEAŞ'ı İran sınırlarından uzak tuttuğu için Taliban'ın bu bölgedeki varlığının İran'ın ulusal çıkarlarına hizmet ettiği yönündeki analizler dikkat çekiyor.
Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı'nın Mart ayında yayımladığı ayrıntılı bir analizde, bölgenin giderek DEAŞ'ın nüfuz alanına girmeye başladığına dikkat çekilmiş, Taliban'ın varlığının bölgede DEAŞ'ın yayılmasına engel olduğu vurgulanmıştı.
Farah'ın coğrafi konumundan demografik yapısına kadar ayrıntılı bilgilere yer verilen analizde, kentin aynı zamanda ABD'nin İran'a en yakın mesafedeki askeri üssüne ev sahipliği yaptığı ve bu nedenle bölgenin İran açısından stratejik önem taşıdığına dikkat çekilmişti.
Bölgenin son dönemde Tahran'ın bölgesel rakipleri olan Körfez ülkelerinin ilgi alanına girdiği belirtilerek, Suudi Arabistan'ın Farah'ta bir askeri üs kurmayı planladığı öne sürülmüştü. İran'ın ABD ile devam eden çekişmesi, bu ülkenin İran'a karşı askeri eylemde bulunma tehdidi ve İran'ın güneydoğusundaki Sistan-Belucistan eyaletinde ayrılıkçı silahlı Beluç örgütleri ABD'nin desteklediği yönündeki kaygısı, Tahran'ın bölgeye yönelik tehdit algısını şekillendiriyor.
Bu anlamda Farah saldırısı, bazı gözlemciler tarafından, son dönemdeki Washington-Tahran gerginliğinin ardından, İran'ın ABD'ye birçok yönden misilleme yapabileceğini göstermek açısından önemli bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
- Zor ittifak
İslam Devrimi sonrasında Batı karşıtlığı, rejimin güvenliği ve ihracı temelinde şekillenen İran dış politikasının Afganistan'a yönelik yaklaşımını belirleyen faktörler, genel olarak ABD ve Suudi Arabistan ile devam eden rekabet bağlamında, bu ülkelerin Afganistan'da (özellikle de İran'ın sınır bölgesinde) etkinlik kazanmalarını önleme ve Afgan hükümetini baskı altında tutacak araçlara sahip olma şeklinde sıralanabilir.
Sovyetler Birliği işgali altında olduğu dönemde, Afganistan'ın meselelerine daha mesafeli duran İran, Sovyetlerin çekilmesi sonrası başlayan iç savaş döneminde ise giderek artan müdahaleci bir tavır sergilemişti. 1990'larda Taliban'a karşı Kuzey İttifakı'nı destekleyen Tahran yönetimi, 11 Eylül 2001 saldırısı sonrası Taliban'ın devrilmesi için ABD ile işbirliği yapmıştı.
Fakat ABD'nin bölgedeki uzun süreli varlığı ve DEAŞ'ın Afganistan'da bir tehdit unsuru olarak yükselişi, Tahran'ı Afganistan politikasını yeniden şekillendirmeye itmişti.Bu bağlamda Tahran yönetimi, aralarındaki derin ideolojik farklılığa rağmen, Taliban'la işbirliği arayışına girmişti.
Tahran 11 Eylül 2001 saldırısı sonrası El Kaide'yi yok etmek ve Taliban'ı devirmek için Afganistan'a giren ABD askerlerinin doğu sınırından çekilmesini hızlandırmak, Ortadoğu'da olduğu gibi bu bölgede de ABD nüfuzunu azaltmak, Afgan hükümetini siyasi tavizler için baskı altına almak ve son zamanlarda batı Afganistan'da artan DAEŞ tehdidine karşı bir tampon bölge kurmak için Taliban'la pragmatist bir ilişki geliştirdi.
Bu kapsamda Taliban, İran'ın Afganistan'a yönelik stratejisini geliştirmesinde ve uygulamasında önemli bir rol üstleniyor.ABD yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle başlayan ve dışişleri bakanı Pompeo'nun İran'a yönelik açık tehditleriyle artarak devam eden Washington-Tahran gerginliğinin ardından, İran'ın asimetrik savaş geleneğini bu bölgede de sürdürmesi beklenebilir.
Zira Tahran, yeni ABD yönetiminin İran'a saldırmak için Afganistan'ı bir üs olarak kullanmasından endişe ediyor.
Tahran yönetimi Taliban'ın batı Afganistan'da artan etkisinin İran çıkarlarına hizmet ettiğini düşünse de, bu bölgede artan istikrarsızlık, uzun vadede İran'ın güvenliği için de olumsuz sonuçlara yol açacaktır. İran'ın Taliban'la işbirliğini sürdürmesi Tahran-Kabil ilişkilerini kötü yönde etkileyeceği gibi, bölgeyi yeni ve farklı bir vekalet savaşına sürükleyerek daha uzun yıllar istikrarsız bırakacaktır.
[İran ve Ortadoğu'da devlet dışı aktörler üzerine çalışmalarını sürdüren Rahimullah Farzam, İRAM Dış Politika Koordinatörlüğünde görev yapmaktadır]